Yaşamaya Dair - II

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
             bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
                             en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
                        diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
                        yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
                 fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
                 belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
                         yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
         hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

Nazım Hikmet