Aman Ormancı

nasıl hecelersen hecele
hep aynı biçimde yazılıyor
ayrılık

çok yol bilenler geçti
ayağını yordamına göre uzatan
kurdun kuşun bileceği hal değilmiş ya öylesi işte
eski sözlere yeni kafiye bulmak gerekmez
suyu sefası kendine yeten
stabilize bir eğlenmektir hayat
her sevdalıya aşık atmak gerekmez

sen, o hep önden giden
çatallanan bahçesindeyken sevişmenin
ki çıplak ve bensizliği ele almışken
ne anlattığını bilmek istemeyen
şiirler getiririm arkandan
bir devrik cümlem kalır acınası
iki çekingen benzetmem belki
ve derisi soyulmuş bir nakaratım kalır
yoluna ağladığım o türküden
artık ehemmiyeti kalmaz
köprünün
ve hoş gül içimlik suların
ya da
-içkiden olsa gerek-
masayı yıkan ormancının
nasıl kıydın diye sormanın da manası yoktur
suç delilleri ortadadır
ve zaten
kim olsa katılır akışına gerisinin

aman ormancı
canım ormancı
köyümüze bıraktın
yoktan bir acı

acı köyde ya o yüzden türkü,
yoksa roman olacak
kentimizde geçse öyküsü

bir de gülüşün kalır
dişlerinin etrafından
ve bilişin kalır
her şeyi ama her şeyi
eski haliyle

Yılmaz Erdoğan